Biz toplum olarak duygularımızı ifade etmekte iyi değiliz. Duygularımızı tanımıyor ve onlarla yüzleşmiyoruz. Kimsenin üzüldüğümüzü, kırıldığımızı, kızdığımızı, incindiğimizi, korktuğumuzu anlamasını istemiyoruz. Çünkü bunların anlaşılmasını bir zayıflık göstergesi olarak görüyoruz.
Duygularımızı hem zayıflık göstergesi olarak gördüğümüz için hem de karşımızdakini kırmaktan, üzmekten veya tepkisini çekmekten endişe duyduğumuz için ifade etmekten kaçınırız. Aksine duygularımızı doğru bir yolla ifade etmek, ilişkilerimizi iyileştirebilir, bir problemin çözülmesine ve ortadan kalkmasına sebep olabilir. İfade etmemek ise bir takım sıkıntılara sebebiyet verir. Bu sıkıntılar ikili ilişkilerde, evlilik yaşamında, iş ilişkilerinde, çocuğumuzla olan ilişkilerimizde, sosyal yaşantımızda, bedenimizde bir takım rahatsızlıklarla kendini gösterir.
Duygularımızı tanımayan ve ifade edemeyen bireyler olarak çocuklara da aynı bu şekilde davranıyoruz. Onların duygularını ifade etmelerine daha doğrusu duygularının farkında olmalarına olanak tanımıyoruz. Çocukların olumsuz tüm duygularını görmezden geliyoruz ve yüzleşmelerini istemiyoruz. Böylece çocuklar da duygularını tanıyamamış oluyorlar.
Daha sağlıklı bireyler olabilmek, daha sağlıklı ilişkiler kurabilmek ve çocuklarımızın da duygularını ifade edebilen bireyler olarak yetişmelerini sağlamak için ilk önce kendi duygularımızın farkında olmamız ve onları doğru ifade edebilen bir model oluşturmamız gerekir. Kendimize “Nasıl hissediyorum” sorusunu sorabilmeli ve buna cevap verebilmeliyiz. Unutmamak gerekir ki kendi duygusunu anlayamayan bir bireyin karşısındaki kişinin duygusunu anlamasını beklemek çok anlamsız olur.
Uzman Klinik Psikolog