Kaygı, günlük yaşam içerisinde herkesin zaman zaman hissettiği normal bir duygudur. Kaygı, bedenin tehlikeye karşı verdiği normal bir tepkidir. Bu yüzden aşırı boyutlara ulaşmadığı sürece, kaygı aslında kişinin, başına gelebilecek tehlikelere karşı uyanık kalmasını sağlar. Ancak “savaş veya kaç” olarak tepki verilen kaygı sürekliyse, kişinin günlük aktivitelerini ve diğer kişilerle olan ilişkilerini olumsuz bir şekilde etkiliyorsa artık normal sınırlardan çıkılmış ve tedavi edilmesi gereken bir durum haline gelmiş demektir.
Kaygı birden fazla şekilde ortaya çıkabilir. En sık görülen kaygı bozuklukları, sosyal kaygı-sosyal fobi, obsesif-kompulsif bozukluk, panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, fobiler, postravmatik stres bozukluğudur.
Kaygı bozukluğunda, aşırı sinirlilik, gerginlik, dikkat eksikliği, her şeyin en kötüsünü düşünme, sürekli tehlikede olduğu düşüncesi, aklını kaybedeceği korkusu, ölüm korkusu gibi ruhsal belirtiler, titreme, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes alamama, yutma güçlüğü, baş dönmesi, kas ve göğüste ağrı, sindirim sisteminde sorunlar ve sık idrara çıkma şeklinde ise fiziksel belirtiler ortaya çıkabilir.
Kaygı bozukluklarına aşırı stres, yakınlarını kaybetme, sevdiklerinin ölümü, ağır bir hastalık geçirme, büyük kazalar, doğal afetler, cinsel işlev sorunları, olumsuz anne-baba tutumları, fiziksel ve duygusal istismar gibi sebepler neden olabiliyor.
Kaygı bozuklukları ilaç ve psikoterapi ile tedavi edilebiliyor.
Uzman Klinik Psikolog