Bebeklerde uyuma bozuklukları sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur. Öyle ki anne-babalar bununla ilgili ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar. Uykunun bir anlamı da, aslında rahim içi yaşama bir dönüştür. Bilim adamları bunu böyle saptamışlardır. Bebeklerin çeşitli uyuma seremonileri vardır.
Yeni doğan uykusundan uyandığında annesinin memesini emmek ister, emer ve bir süre sonra doymuş ve halinden memnun bir şekilde yeniden uykuya dalar. Bu şekilde annesiyle oral yolla fiziki bir ilişki kurmuş olur ve annesiyle doğum öncesinde ki gibi tek vücut yaşadığı sanısına kapılır. Sonrasında görsel ve işitsel algılamalarının yardımıyla artık anne karnında yaşamadığını anlar. Annesiyle bedensel olarak sürekli yakınlık kurmak ister. Sonra buna bir durum daha eklenir, meme emmek bir haz kaynağına dönüşür. Bebek emer emer ve karnının doymasına aldırmayarak annesinin memesini somurmaya başlar. Zamanla da bunun yerine başka bir eylemi koyar ve baş parmağını somurmaya yönelir. Süt çocuğu bu koşullar altında rahat uykulara dalar ve bu davranışlar bir alışkanlığa ve uyuma seremonisine dönüşür.
Her çocuğun uyuma seremonisi farklıdır, kimi süt çocuğu annesinin memesinin yerine bir battaniyenin ucunu, bir yastığın köşesini koyar. Kimi çocuklar yüzlerine ince bir bez konulmadan uyumazlar. Böyle bir bez, sanki anne memesinden ayrılmada uyuyormuş hissini uyandırır. Bu tülbentle annesinin sıcaklığını, kokusunu algılar.Bazı süt çocukları ise emziksiz uyumaz. Emzikleri olmadığında korku ve tedirginliğe kapılırlar. Emzikleri ağızlarına verildiğinde, çok geçmeden derin bir uykuya dalarlar.Kimi süt çocukları da vardır ki uyumak için bazı hareketleri ararlar. Ya annelerinin kollarında, ayaklarında ya da arabada veya beşiklerinde sallanarak uyurlar. Böylelikle sanki hala annesinin karnındaymış ve annesiyle bir yerden bir yere taşınıyormuş hissini yaşarlar.
Görüldüğü gibi her çocuğun uyuma seremonisi farklıdır. Kiminin bez parçası, kiminin emzik, kiminin battaniye ucu, kiminin de baş parmağıdır. Bu seremoniler çocuklardan esirgenmemelidir. Ancak bir zaman sonra bu seremonilerden vazgeçilmesini sağlayacak önlemlerde tabi ki alınmalıdır. Zaman içinde haz veren bu uyku seremonileri süre bakımından kısaltılıp sonra ortadan kaldırılabilir. Fakat bunun bir reçetesi yoktur ve çocuklar zorlanarak ve hayal kırıklığına uğratılarak bu seremonilerden vazgeçmek doğru değildir. Bunun doğru zamanını biraz da annelerin iç güdülerine bırakmak gerekir. Çocuk elbette ki yeni duruma alışana kadar ağlayacak ve sızlanacaktır. Anne- babaların bu duruma hazır olmaları ve sabır göstermeleri gerekmektedir.
Çocuklarını bu seremonilerden vazgeçirecek anne, uyumadan çocuğuna bir ninni söyleyebilir, sesiyle çocuğun yalnız olmadığını ona hissettirmelidir. Ve zamanı geldiğinde aşamalı olarak ninni söylemede bırakılır ve çocuk artık kendi kendini sakinleştirmeyi öğrenir ve biraz daha büyüyüp geliştiğinde artık özel bir seremoniye ihtiyaç duymaz. Artık tek başına bir şeye ihtiyaç duymadan uyumayı öğrenmiş olur.
Çocuklarımızı uyuturken;
- Yalnız olmamalarına
- Karanlıkta kalmamalarına
- Uyandıklarında alıştığı kişinin yerinde (anne-baba) bir başkasını görmemelerine dikkat etmek gerekir.
Bu üç durum çocukta korku uyandırmaktadır. Bu korkularda uyuma bozukluklarına sebebiyet vermektedir. Tüm bu uyuma seremonileri korkuya, yaşanılan tedirginlik ve gerginliğe karşı kişinin kendi kendini savunmasını yani kendini yatıştırmasını sağlar. Bu şekilde çocuk hala ana karnında güvenli bir ortamda olduğu duygusunu yaşar. Fakat uyku seremonilerinin zamanını uzatmamak ve aşamalı bir şekilde yerine başka şeyler koyarak, sonrasında yerine konulan şeylerde yok edilerek sağlıklı bir şekilde sonlandırılması gerekir. Uzayan seremoniler sonrasında ciddi sorunlara dönüşebilir.
Uzman Klinik Psikolog